Ruhsal Sağlığın Korunması

Eylül 16, 2018 0 ile Sifa-i Ruh

 

A’râz-ı nefsâniye; sevinç ve gam, hışım ve lezzet, güven ve korku, şaşma ve sürekli kuşku, ince emeller, ümit ve ümitsizliklerdir.

Bu bahsedilen hallerin insan bedeni üzerindeki tesiri, yemek, içmek, uyumak, uyumamak, hareket ve dinlenmek gibi bir çok hâlin tesirinden daha da büyük ve önemlidir.

Öyle ki insan için, zehîr, yemek, şarap ve otlardan daha tesirlidir.

Yiyen ve içen kişinin vücudunda zehîr, ancak, harâreti tende hissedilmedikçe farkına varılmaz. Bütün bunların dışında a’râz-ı nefsâniye ise insan teninde anında tesirini gösterir.

Görmez misin ki, bir kişinin hatırından bir endişe geçse, bir hoş haber duysa veya kötü haber işitse, derhal onun eseri yüzünün renginde belirir. Tavrı bir anda değişir.

A’râz-ı nefsâniyenin tesiri çeşitlidir. Bazısı, insan tenini harâretlendirip kızdırır.

Hıltları ve ruhu harekete geçirir. Hışım gibi ve mutluluk gibi. Lezzet, ümit ve mühim işler endişe etmek gibi.

A’râz-ı nefsâniyenin bazısı ise soğuk edicidir.

Korkmak, ümitsizlik ve üzüntü gibi.

Kızgınlık, insan tenini neşeden ve diğer a‘râz-ı nefsâniyeden daha ziyade harâretlendirir.

Korku ise insan bedenini kederden daha fazla soğuk eder.

Ölçülü bir şekilde olan kızgınlık, ruhun kuvvetini, kanı ve harâret-i gariziyeyi bedene yayıverir.

Aşırı kızgınlık, safrâyı artırır ve insanın benzini değiştirerek sar‘artır.

Issı mizaçlı kişiye zarar verir. Soğuk mizaçlı ve balgamî, şisman kimseye fayda verir.

Ölçülü şazlık (sevinç, mutluluk), ruhu ve harâret-i gariziyeyi bedene yayar.

İnsanın benzini nurlandırır; bedeni semirtir.

Bu sebepten mutlu kişilerde ihtiyarlık eseri az belirir.

Sevinç verici bir olay olunca gönül ferahlar.

İnsan tabiatı devamlı sevinmek ister.

Eğer bu sevinç ve mutluluk aşırı olursa yürek sonuna kadar açılır.

Ruh ve harâret-i gariziye bu sevinci devamlı talep ettikçe, yürek kendinden geçer.

Bu sebeple aniden helak (mefâcâ) olur.

Keder ve korku, kanı ve harâret-i gariziyeyi tenin içine kaçırır.

Bunun için insan tabiatı, bu halden uzak olmak ister. Bundan dolayı kederli kişinin benzi sarı olur.

Eğer keder ve korku haddinden fazla olursa, harâret-i gariziye hep yürek içine döner ve yürek kısılır.

Harâret yürek içinde bunalır, aniden helak olur. Ancak korku ve kederden ölmek nadiren olur.

Aşırı sevinç sebebiyle olan ani ölümde (mefâca), ruhun hareketi sevinç sebebiyle dışarıya doğrudur.

Keder ve korku sırasında ise bu hareket içeriye doğrudur.

Sevincin hareketi ansızın olur. Hacalet (utanma, mahcubiyet), kanı ve harâreti bedene yayıverir.

Biraz rutubeti de arıtıp tahlil eder. Bunun için yüz kızıl olur ve ter gelir.

Daha sonra yüzüne sarılık gelir. Böylece harâret bir parçacık tahlil olur.

Emin olmanın, ümit etmenin faydası, mutedil sevincin menfaati gibidir.

Ümitsizliğin zararı, kederin (gussa) zararı gibidir.

Endişeden hali olmak, hatırı künd eder; tüm kuvvetleri ve harâret-i gariziyeyi zayıflatır. Benzi değiştirir, hastalıkları ziyade eder. Şöyle ki; gönül meşgullüğü, yani bir nesneye ve mühim işlere endişe etmek birçok hastalıkları giderir.

Önemli meselelerle meşgul olmak da marazları hafifletir ve perişanlığı giderir. Bazı hastalıkları eksiltir.

Bunun için; seyahat edip değişik şehirler ve ilginçlikler görmek, bir çok müşkil marazlardan insanı kurtarır.

Ayrıca, aşk vesvesesi için bundan daha faydalı bir ilaç yoktur.

Vurdum duymazlık, işsizlik-güçsüzlük ve gamsızlıktan insan için daha zararlı hiçbir şey yoktur.

Kızgınlık ilacı için soğuk şerbetler gereklidir.

Bu gibilerin ilacı; özür dilemek, hoş tatlı sözler söylemek, güldürücü oyunlar etmek, acayip hikayeler ve sevdiği kimselerle bir arada bulunmaktır.

Keder ve korkunun ilacı, iyi ümitlerle, semâ ve güzel seslerle, sıcak müferrihler (ferahlatıcı, hafif yiyecek ve içecekler) ile olur.

 

İbni Şerif,Yadigar